Kayıtlar

COĞRAFYA, ETNOGRAFYA, ÜTOPYA VE YARINKİ SEÇİM

  Yarın seçim var. Her yıl seçim olması, her seferinde seçemediğimizden ya da seçmeyi çok sevdiğimizden kaynaklanıyor. Seçiyor muyuz, seçemiyor muyuz bilmiyorum ama seçenin de seçilenin de seçimler hep hoşuna gidiyor. Bence bu olayın doğrudan ya da dolaylı demokrasiyle falan pek ilgisi yok. Seçemiyoruz da seçilemiyoruz da boşu boşuna masraf yapıp duruyoruz. Yetmiş yedi yıllık yaşamımda nice seçimler gördüm. (77’yi sanki çok bir görmüş geçirmişlik gibi söyledim. Oysa 777 yıllık devletler hala genç ve taze duruyor bu dünyada) İlk kez sandığı Bingöl’de görmüştüm. 1961 Anayasasının halk oylamasıydı. 14 yaşındaydım, muhafızı olarak annemle sandığın olduğu okula oy kullanmaya gitmiştik. Babam bir başka okulda sandık görevlisiydi. İlk okul öğretmeni olan anneme, eve gitmeyi beklemeden evet mi hayır mı kullandığını sınıfın kapısında, hemen sormuştum. Oy gizlidir diye terslemişti. Üzülmüştüm. Çok sonraları etraf duysun diye öyle yanıtladığını söylemişti. Bingöl’deki bu seçim aklı başımda ilk

SADAKA KÜLTÜRÜNE KARŞI SANDIK İTTİFAKI

Resim
Devletin temel niteliklerinden olan sosyal devlet anlayışı, herkesin adaletli ve özgürce yaşayarak bir iş sahibi olması ve alın terinin karşılığını alması esasına dayanır.   Vatandaşın işini koruyan, emeğini kollayan, her çeşit sermaye gücünün toplumun kurumsal yapılarını ele geçirmesini engelleyen devlet, sosyal devlettir. Sosyal devlet kavramı , İslamcı ve Türkçü yönetimlerin iş başında olduğu son 25 yılda başka bir niteliğe evrilmiştir. Bu yönetimler sosyal devlet anlayışını sosyal yardıma çevirmişler, devlet bütçesinden ve kamu parasından sadaka dağıtıp işsiz, güçsüzleri yüreklendirerek onların oylarını almışlardır. İslam dinine ait olan sadaka kültürünü rüşvet dağıtma şekline dönüştürmüşlerdir. Sözde sosyal yardımlarla oy toplamanın en büyük zararı, insanların sadakayı ve kayırmayı hak zannetme alışkanlığı olmuştur. Bu kültürel değişim son 15 yıldır yerel yönetimlere de bulaşmış, belediyeyi ele geçirmek isteyen yerel siyasal parti yöneticileri, seçimden önce büyük gürültüler,

28 ŞUBAT’IN BİNİNCİ YILINA DOĞRU

Resim
NEYDİ? Laikliğin kilit taşı olduğunu ve irticanın bin yıl süreceğini unutmuştuk. Balık belleğimiz neleri unutmadı ki? 28 Şubat 1997 günkü Milli Güvenlik Kurulu’nun kararlarından önce Gnkur. Bşk.lığı tarafından Cumhurbaşkanına sunulan brifingi, MİT Müsteşarlığınca sunulan raporları unuttuk.  İlk Öğretimdeki sekiz yıllık kesintisiz eğitimi kimlerin istemediğini, REFAHYOL Hükümetinin daha doğuştan  sakat olduğunu, bu hükümetin göreve başladığı gün devlet geleneklerini ve kişilerin yaşam tarzlarını değiştirmeyi hedeflediğini, milletvekillerinin gidip PKK ile kendi bildiklerince konuştuklarını, Aczimendi rezaletini, rezaletin kaynağının değiştirmek istenmesini, Bankasya’nın açılış fotoğraflarını, kasti türban gerginliğini, çeşitli il ve ilçelerdeki Refah Partili belediye başkanlarının laikliği hedef alan, şeriatı öven nutuklarını, Rafsancani’nin ziyaretini, Libya’daki çadırı, başbakanlık konutunda şeyhlerin, müritlerin, dervişlerin ağırlanmasını unuttuk. Çillerin mal varlığının aklanmasını,

27 MAYIS 1960’IN TARİHTEKİ YERİ

Resim
  DERS ALINMALIDIR 24 Haziran 1960 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan törende Milli Birlik Komitesi üyesi 38 kişinin her biri ayrı ayrı şu yemini etmişti: “Bir karşılık beklemeden, ahlak, adalet, hukuk ve insan hakları prensiplerinden ve vicdani kanaatlerimden başka bir sınırla bağlı olmaksızın, kendimi Türk Milletine adadım. Vatanın ve milletin mutluluğuna ve milletin egemenliğine aykırı bir ülkü gütmeyeceğim. Demokratik Cumhuriyeti yeni Anayasaya göre düzenlemek ve iktidarı yeni Meclise devretmek ülküsüne bağlılıktan ayrılmayacağım. Bunun için şerefim, namusun ve mukaddesatım üzerine ant içerim!” Bu yeminden bir insan ömrü kadar süre geçtikten sonra, her kesimdeki okur-yazarın 27 Mayıs 1960’a nasıl baktığını biliyoruz. Şevket Süreyya Aydemir’in “İhtilalin Mantığı” ile Abdi İpekçi ve Ömer Sami Coşar’ın birlikte yazdıkları “İhtilalin İçyüzü” adlı kitap, 27 Mayıs ile ilgili yazılan bütün kitapların en önemlileridir. Bu iki kitabı bütün yurtseverlerin tekrar okuması gere

15 TEMMUZ, ORDUBOZAN GÜNÜ

Resim
Türk Ordusunun bozulmasına neden olan 15 Temmuz 2016 günü o utanılası olayları bizlere yaşatanlar hala siyasal hayatta ve devlet yönetimindedirler.  Bir askeri birlikte meydana gelen iyi veya kötü olayların tümünün tek sorumlusu o birliğin komutanıdır. O uğursuz zamanın sorumlusu olmalarına karşın, neden hala yedi yıldır RTE’nın yanında yetkili ve etkilidirler? 12 Eylül 2010'da tek adam rejimine uygun anayasa değişikliği referandumunu yaptılar ve kazandılar. Yetmedi, bir sahte kalkışma sonucu 15 Temmuz 2016'dan sonra bütün devleti ele geçirdiler ve Parti Devletini kurdular. Şimdi güvenliğimiz ve ekonomimiz, büyük meclisin değil, RTE’nin güvendiği kişilerin elinde. BAŞTAN AŞAĞI YALANDI Unutulur mu? Ölenler ölmüş, şaşkın manşetler atılmış, çöp arabaları kışla nizamiyelerini tıkamış, hainler mezarlığı kazılmış, talimatlı imamlar gece vakti sinir bozucu selalar okumuş, okumayanlar cezalandırılmış, gece mitingleri düzenlenmiş, anıtlar dikilmiş, bombalanmış mecliste yıkıntı müzesi aç

SEÇİM SONRASI

Resim
Her seçim sonrası o kötü gerginlik biter. Kim kazanırsa kazansız, ötesi artık sizi ilgilendirmez, rahat ve sakin bir yaşam başlar. Komplo teorileri, kahinlerin kehanetleri unutulur. Bazı vatandaşlara göre seçimler her şeyi çözmüş, bazı vatandaşlara göre ise toplumsal sorunları daha çözümsüz hale getirmiştir. Bir taraf benim düşüncem kazandı diye sevinirken, diğerleri kazanamama nedenlerini düşünerek yeniden değerlendirmelere girer. Genelde bütün dünya, ülke, kent, köy sessizleşir, boşa giden zamana hayıflanma başlar. Önümüzdeki seçimden sonra da herhalde böyle olacaktır.   KAZANMAK VE KAYBETMEK 14 Mayıs 2023 günü yapılacak seçimlerde devleti yönetmeye istekli iki taraf vardır. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı. Devrimcilerin ve tutucuların karşılıklı siyasal mücadelesi demokrasi tarihi boyunca hep vardı ve hep var olacaktır. İki taraftan birinin kazandım diyebilmesi için Cumhurbaşkanlığı oylarının yüzde 51’ini alması yetmiyor, TBMM’de çoğunluğu da kazanması gerekmektedir.  

BÜYÜK ACI SONRASI NE YAPMALI?

Resim
  Arap yarımadası ve Asya kıtasından aniden gelen yer kabuğu baskıları, yıllardır Anadolu coğrafyasındaki depremleri tetiklemektedir. Ayrıca bu coğrafyalardan salınımlı gelen göçler ve toplumsal baskılar da Anadolu insanını etkilemektedir. Bunlar bilimsel gerçeklerdir. 6 Şubat 2023 günü biri sabaha karşı diğeri öğlen saatlerindeki iki deprem Anadolu’nun dörtte birini yıktı. Şimdi biz hala ölülerimizi gömmeye, dirilerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz.   Bağrımıza taş basıp kısa ve hızlı çözümler üretmek zorundayız. Artık göz göre göre yapılan yanlışları söylemenin ve devamlı lanetlemenin bir yararı yok. O yanlışlar, o yalanlar bu iletişim çağında çoktan kayda geçti. Başımıza gelen kötülüklerin yinelenmemesi için kitlesel önlemler almak zorundayız. Bu büyük yıkımdan sonra -hükümetin değil- devletin her kademesinde yeniden düzenlenmeye gereksinimi vardır. YENİ BİR DEVLET BULMALIYIZ 20 yıldır yol ve gökdelen yapmaktan başka işe yaramayan bir rejim, üç yıl süren bir salgın hastalık ve